Pendik’in İlk Kuruyemişçisi

Dış kabuğu çıkardıktan sonra fırında kavurup, eğlencelik olarak yediğimiz nohuta leblebi, leblebiyi satana da kuruyemişci denir. 

Pendik’in ilk kuruyemişçisi babam Ömer Telli

bu gün yüz yaşında.

1950’li yıllarda imar hareketine giren İstanbul Fatih, Eminönü, Beyoğlu ve Beşiktaş'ta eski yollar genişletildi, yeni yollar açıldı. yol genişletmelerin birinde Ömer Telli'in dükkanı yıkıldı. Ömer Telli; “Yol genişleyecek, İstanbul büyüyecek ve güzelleşecek diye Belediye dükkanımı yıktı. Peki!... Şimdi ben ne yapacağım?’

Biraz nefeslenmek, bir çay içmek ya da Eminönü'nden biraz uzaklaşmak isteyen Telli, Eminönü’deki vapurlardan birine bindi. Vapur, tren derken bir baktı ki; Pendik’e gelmiş.

Ömer Telli’nin ilk defa gördüğü Pendik güzel bir kasabadır. Düz bir zemin, cetvelle çizilmiş cadde ve sokaklar, cadde boyunca yan yana sıralanmış dükkanlar, selam verip selam alan insanlar.

Pendik'in can damarı tren İstasyonunu deniz iskelesine bağlayan Gazipaşa Caddesi'dir. Caddenin sağında yukardan aşağı doğru: Gazeteci İsmet büfe, yanında Amele kahvesi, Can Lokantası, Kardeşler yufkacısı, Halimoğlu kundura, Kör bakkal, Foto Fadıl ve Pendik Belediyesi. Solunda İstasyon sineması, işkembeci ve salam fabrikası

Gazipaşa Caddesi boyunca bir iki tur atan Ömer Telli, bakar ki: Pendik'te bakkal var, manav var, ayakkabıcı var, giyimci var. İnsanlar dükkana girip çıkıyor. Burada bir dükkan olur düşüncesi olur da ne? İstasyon Otelinde bir oda tutup, beş altı gün Pendik’te kalır.

Sabahları İstanbul pastanesine, öğlen Yanya işkembecisine, akşam Can Lokantasına gidip yemek yer. Yerkende dükkanların içini, çalışanları ve halkı gözler. Otelde; otel çalışanları, Amele kahvesinde; amelelerle, gazete bayinde: Gazeteci İsmet ile konuşur, Hilmi Abbas Paşa caminde namaz kılar.

1950’lerde kuruyemiş mi var?

Bu günkü Kuşlu parkın olduğu yerde beş ev ve evlerin altında birer dükkân vardı. Dükkanlardan biri kundura tamircisi Macir abi, diğeri Hhallaç Nusret abi. Ortada Rıza Bey’in nalbur dükkânı, Nalbur şehrin tam merkezinde dükkan ve bir evdir. Hemen o gün orada nalburu satın alıp, bir süre nalburluk yapar, sonra bu iş bana göre değil deyip, 1954’de nalburu tasfye ederek dükkanı kuruyemiş ve şekerleme dükkanına çevirir.

1950’lerde kuruyemiş çeşitleri bir elin parmakları kadar. Kırık leblebi, sarı leblebi, leblebi unu, beyaz leblebi, kuru üzüm, kuru incir, kuru erik… Şekerleme çeşitleri ise tatlı niyetine yenilen: akide şekeri, kaynana şekeri,  çocukların yediği: halka, horoz ve elma şekeri, yaşlıların ağızlarında erittiği; kaba şeker, kızamık çıkaran çocukların ve lohusa kadınların suyunu içtiği kızamık şekeri, midesi bulananların ağızlarında çevirdiği nane şekeri….

Kuruyemişler çuvalar içinde, şekerler kavonozlarda

Bir iki ayda Pendik esnafı ve halk ile bütünleşen Ömer Telli’nin işleri iyi, kazancı yerindedir. Köyden akrabalarını getirip, önce İsmet Paşa Caddesi’nde, sonra Gazipaşa Caddesi’ne birer dükkân daha açar. 1964'de bir hamle daha yapıp Orta Mahalle’de bakkal, tüp ve gazete bayiliği olur.

Ömer Telli: Orta boyda, beyaz tenli, inçe bıyıklı, sportmen bir yapıya sahiptir. Güzel giyinir, güzel konuşur. kitap ve gazete okur, radyo haberlerini dinler. Üniversiteli gençlerin ağabeyi, esnafın bir bileni, halkın sevgilisi, köyün ağası, siyasetcilerin ilgi odağı olur. 

Ömer Telli’den sonra Pendik’te açılan kuruyemişçiler, Ömer Telli’nin Çankırı’dan getirip, yanında çalıştırdığı, askere gönderip, evlendirdiği kişilerdir.

Sarı Dayım ve Hasan Hüseyin Ünsal’ın dükkanı İsmet Paşa Caddesi’nde yazlık Mehtap Sineması’nın yanındaydı. Bu günkü LCW Waikiki karşısına gelen dörde dört dükkânın, üç tarafı sarı doğal ahşap renginde güzel bir vitrini vardı.

Amcam Osman Karakaya’nın dükkânı o günkü adı 27 Mayıs olan Adnan Menderes Bulvarı üzerinde Şen Sineması yanında, şimdiki Özel Hastanenin olduğu yerdeydi. Üçe beş boyunda dikdörtgen bir mekâna sahip dükkân yerden iki basmak aşağıda idi. Cadde boyunca camı olan dükkânın üç tarafında vitrin vardı.

Kuruyemişe kabak çekirdeği ve ay çekirdeğinin eklendiği yıllar bu yıllardır. Keçiboynuzu, dut ve iğde ile zenginleşen sektörde iyi kar vardı.

O yıllar kuruyemişin birçoğunu ham alınır, küçük bir atölyede işleyip, satardık. Bizim altında odun yanan devasa bir fırınımız vardı. Nohuttan leblebiyi o fırında yapardık. Leblebiyi, fıstığı o fırında kavur, o fırında tuzlardık. 

Pendik’te açılan dördüncü dükkân Sapanbağlarında Salurluların açtığı dükkandır. Onu Haşim Dayımın açtığı dükkân izler.  Adnan Menderes Bulvarı üzerinde açılan kuruyemiş dükkân; dörde dört bir mekâna sahipti. Dükkânın dört bir tarafında yeşil bir vitrini vardı.  

Pendik çarşıda açılan beşinci kuruyemiş dükkânı 1965’lerde açılan Konak kuruyemiştir. Dükkân adını 1963 yılında menekşe sokakta açılan Konak Sinemasından alır. Doğu ve kardeşlerinin açtığı Konaklardan her bir, bir dükkan açınca Konaklar çarşının dört bir yanına dağıldı.

Pendik’in İlk kuruyemişçisi Ömer telli 1924 yılında Çankırı’da dünyaya geldi. Eminönünde, Pendik'te, Maltepe'de Dolayoba'da dükkanlar açtı. Yanında en az kırk kişi çalıştırdı. Ama talihsizdi. Siyaset, veresiye ve uzun süreli hastalığı onu yıktı. 2018 kasımında 94 yaşında Hakka yürüyen Ömer Telli yaşasaydı bügün tam yüz yaşında olacatı.

Türk töresi ve İslam ahlakıyla ahlklanmış Ömer Telli’nin bakkalında bir veresiye defteri vardı. Ömer Telli, o bakkalda yüzlerce kişiye veresiye mal verdi. Bir yıl iki yıl para almadan mal verdiği onlarca kişi borcunu ödemedi. Verdi… verdi.

Almayı değil, vermeği bilen, düşük bir kar marjıyla çalışan, dükkan içinde doğup, dükkan içinde ilahiler söyleyerek ölen Kuruyemişcilerin atası Pendik’in Koca Çınarı Babam Ömer Telli’yi hasretle anıyor, Allah’tan rahmetler diliyorum.

Mekanın cennet olsun.

Mustafa Telli  

#mustafatelli #kuruyemiş #pendik #leblebi