Çalışanların Ocak beklentisi nedir?

Türkiye Kamu Sen il Başkanı Remzi Özmen, kamu çalışanlarının ocak beklentisini açıkladı. Açıklama şöyle:

Kuşkusuz çalışanın beklentisi insanca bir yaşamdır. Temel ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilecek bir geçimdir. Çocuğuna eli titremeden harçlık vermek  ya da eşinin dostunun düğününe giderken ecel terleri dökmemektir. Rafta görüp beğendiği kitabı almak, sinema tiyatro gibi kültürel faaliyetlere katılabilmek, ayda bir kez olsun çoluk çocuk dışarıda yemek yiyebilmek, varsa aracın kontağını yakıt gidecek korkusu taşımadan çevirebilmek ve daha birçok!..

   Ancak bu saydıklarımız bugün için özellikle tek maaşlı bir kamu çalışanı için İstanbul özelinde söyleyelim hayal ötesi olmaya başladı. Tabi ki mevcut  hükümetimiz dahil birçok hükümet döneminde zaman zaman çalışanların durumunda ciddi iyileşmelerin olduğunu inkar edemeyiz. Örneğin  ¼ de bir öğretmen 2009 yılında maaşıyla 21 çeyrek altın alabiliyordu. Bugün ile kıyasladığımızda gerçekten ciddi bir ücret anlamına gelirdi. Peki, aynı öğretmen bugün maaşıyla yalnızca 6 bilemedin 7 çeyrek alabiliyorsa bunun düzeltilmesi hatta 2009-2010 yılları seviyesine getirilmesi de bir beklenti değil midir?

      Ne yazık ki rakamlar bize memurun  2009 yılına göre üç kat yoksullaştığını gösteriyor. Şimdi siz üç kat yoksullaşmış bir memura arkadaş size % 20 veya 30 veriyoruz deseniz bu memuru tatmin eder mi?

     Genelde tüm memurlar ve tabi ki en çokta eğitim çalışanları neden üç kat yoksullaştı diye sorulabilir. Bilindiği üzere ülkemizde neredeyse her gün enflasyon karşısında eriyen kamu çalışanları ve emeklilerimizin maaşlarında yılda iki kez artış sağlanmaktadır. Her ne kadar önümüzdeki sürecin enflasyon tahminlerini dikkate alıp size zam yapıyoruz dense de hesapta, cepte hiçte öyle olmadığını en iyi yaşayanların bildiğinden eminiz. Çünkü altı aylık artış aralığı enflasyonun yüzde seksenlerde dolaştığı bir ülkede oldukça uzun bir zaman dilimidir. Bu bir anlamda veresiye defterine yazdır altı ay sonra tahsil et gibi bir sonuç doğurmaktadır ki bugün hiçbir esnafın böyle bir teklife açık olmadığını herkes biliyor.

    İşte bu sonradan ödeme şekli halihazırda çalışanların yoksullaşmasının en önemli nedenlerindendir.  Buna bir de masada iyi temsil edilmeme ve tabi ki enflasyon rakamlarındaki oynamalar, vergiye esas matrahın yükseltilmemesi ve yüzdeliğin makul bir seviyeye sabitlenmemesi, refah payının verilmemesi gibi pek çok neden ekleyebiliriz.

     Memura zam denildi mi hemen efendim pandemi, dünyadaki gelişmeler şunlar bunlar. Ne hikmetse memura ücret artışı sağlayın denildiğinde hemen bir sürü bahane üretiliyor. Yine gariptir ki bu ülkede bankalar, holdingler karlarını dörde beşe katlarken hiç kimse bu konjektörleri dillendirmiyor.  Madem çok kazanıyorsun çok vergi verin demiyor. Memur çantada keklik nasılsa maaş verilmeden aylık vergi mahsubu yap, canını istediği tarihte zam yap, yaptığın zammı da altı ayda bir kaşıkla yap hem her ay kepçeyle cebine dal buna can mı dayanır!..

   Sonuç olarak Sayın bakan Nebati fakir memur var ya o fakir memur artık yüzü gülsün istiyor. Fakirlikten yoksulluğa oradan da orta direğe terfi etsin istiyor. Bunun için de Ocak 15’te açlık değil yoksulluk sınırında bir ücret beklentisi vardır!..