GÜL FANİ DÜNYAYA VEDA ETTİ
Pendik Orta Mahalle’de çok güzel bir birliktelik var. Bu birlikteliğin mimarı hiç şüphesiz ki Mahalleyi kuran Şileli ve Adapazarlıların atadan aldıkları insan sevgisidir.
Hemen herkesi Allah’ın emaneti gören halk birbirine saygı ve sevgi ile davranırdı. Biz ikinci kuşak da aynı yoldan yürüyüp, buı feraseti günümüz değerleri ile harmanlayarak bir adım öteye taşıdık.
Orta Mahallenin büyük bir bölümünü Boyabatlılar, Şileliler ve Adapazarlılar oluşturuyor. Trakyalıların, Karadenizlilerin ve Tatarların oluşturduğu gurubu Çankırılılar ve Kayserililer izliyordu.
1970’li yıllarda gençlik günlerimi yaşadığım Orta Mahallede: Dolayoba Belediyesi, Belediye düğün salonu, İtfaiye, Sağlık Ocağı, AP, CHP, MHP Gençlik kolları lokalleri, Ülkü Ocakları Derneği, Boyabatlılar Derneği, Avcılar Kulübü, Yapı Kredi ve Garanti Bankası, Bağdat spor, Esnaf spor, Doğan spor, Elka Ortaokulu, Faruk Nafiz Çamlıbel İlkokulu, Ahmet Kutsi Tecer İlkokulu vardı. Kemal Kalkuz belediye başkanıydı.
Mahallenin can damarı Bağdat Caddesi, Ali baba Caddesi ve Bahar Sokak, Mahallenin önemli kişilerinden birkaçı: Şileli Kahveci Mehmet abi, İnşaat Ustası Ali Kök, Sendikacı Salih Berk, Kahveci Mustafa Çetenoğlu, Muhtar Sami Tuğlu, Bakkal Mustafa Afacan, Bakkal Hacı Sait Altınok, Bakkal Ömer Telli, Hasan Tetik ve Satılmış Bakkal, Meclis üyesi Mustafa Pamukçu’dur.
Sinemalarımız Şen sineması, Gül sineması ve Şafak sinemasıydı. Sıcak yaz günlerinin gece eğlencesi sinemalarda topluma örnek olan aile filmleri oynardı.
O yıllar, tüm mahalleli birbiriyle kardeş, birbiri ile arkadaştı. Komşular akşam yemeğine , çaya, TV izlemeye birbirine giderdi. Biz mahalle çocukları da bir birimizle arkadaş ve bir birimizle kardeştik. Hemen her akşam üç beş aile bir evin bahçesinde oturur, hep birlikte yemek yer, Kızlı erkekli oyunlar oynardık. Yazın Pendik kıyılarında denize girer, kışın Bağdat caddesi boyunca saklambaç, ilkbaharda zeytinlikte top oynardık. Su deposunda kızlı erkekli beş taş oynar uçurtma uçururduk.
Elimizdeki böreği kendi aramızda paylaşır, bahçemizdeki ayva ve incir ağacına hep birlikte çıkardık.
Orta Mahalle Bağdat Caddesinde Bizim kuşak: Ben Mustafa Telli, Mustafa Köseoğlu, Muharrem Dikmen, Yusuf Özer, Tatar Sami, Nadir, Berber Nuri Torik, Sanayi Fırını Ustası Nedim Çalık, Bizim bir büyüklerimiz: Meclis üyesi Mustafa Pamukçu, Ayakkabıcı Selehattin ve Harun Çelebi, Şoför Mustafa Tokul , Bilecikli Ayhan ve İlhan Kurt Bizden küçükler: Şaban Pamukçu, Bakkal Hacı Muharrem, Tacettin, Nazım, Cehattin, Arap Cevat ve Bilal’di Bu kadar mı? Bunlar hemen şimdi aklıma gelenler. Biz, bir elin parmakları gibi birimiz birbirimizden farklı fakat tek yürek tek bilektik.
Biz okuma yazma bile bilmeyen anne ve babalarımızın kendi babalarından aldığı bilgi ve görgülerle büyümüş Türk örf ve adeti ile bezenmiş, İslam ahlakı ile şereflenmiştik. Biz kendi ayakları üzerinde duran bilgi, beceri ve değer duygularına sahip, insan sevgisi ile dolu bir nesildik.
Nazım Gül’ü kaybettik.
1960 Pendik doğumlu olan Nazım Gül, Ordulu bir baba ile Adapazarlı bir annenin ortanca oğludur. Pendik Abdurrahman gazi İlkokulu’nda okula başlayan Nazım,1973 yılında Ahmet Kutsi Tecer İlkokulu’nu bitirdi.
Nazım; 1.50-155 boyunda 60-65 kilo ağırlığında kıs boylu, hafif kiloluydu.
Okumaya, sormaya, soruşturmaya meraklıydı. Bir iki sene ortaokula gitmiş, ama günün olumsuz şartlarında okulu bitiremeyerek iş hayatına atılmıştı.
Nazım iyi bir arkadaştı. Laftan sözden anlar, kimseye kavga etmez, kimseyi kırmaz, büyüklerini abi, küçüklerini kardeş bilirdi.
Çevreye duyarlı, ülke güzelliklerine aşıktı. Hocam bizi Taksime götür, Hocam bizi Yalova’ya götür der. Sürekli kendisini geliştirmek isterdi. Defalarca hep birlikte Taksime Yalova’ya, Büyükada’ya ve Şileye gittiğimizi ve oralardaki maceralarımızı dün gibi hatırlıyorum. Pendik burnundaki Büyük Kayalarda denize girer, mahallede futbol, voleybol oynar, tavla turnuvaları tertip ederdik.
Bağdat spor ’un bekiydi. Mahalle takımları arasında Şeyhli, Dolayoba ve Malkoç sahasında kaç defa sahaya çıktık bilmiyorum. Ya her akşamki voleybol maçlarımız hemen her akşam öğrenciler okuldan çıkar çıkmaz Faruk Nafiz Çamlıbel İlkokulu’nun bahçesindeki voleybol direklerine filemizi takar hava kararana kadar voleybol oynardık.
Nazım, Ecevit hayranıydı. Ecevit’in fakir fukara babası olduğunu söyler. CHP lokaline girip, çıkardı. Bağnaz değildi. Bizim ile birlikte MHP, AP lokaline, Ülkü Ocakları binasına gidip oralarda ne konuşuluyor ne anlatılıyor hep takip eder, sorular sorar, görüşlerini bildirirdi.
Biraz içine kapanıktı. Öğrenmek için çalışır, çabalar, yanlışlara itiraz eder, karşı gelir fakat fazla üstelemezdi. Sakin bir yapısı iç dünyasıyla gizli bir kavgası vardı. Bey efendiydi, güzel giyinir, güzel konuşurdu.
Pendik Sönmez Lastik fabrikasında işe başlayan Nazım, kahvede garsonluk, ocakçılık, sarı takside taksi şoförlüğü gibi bir iki işte çalıştı. 2007 yılında Tuzla tersanesinden emekli oldu. 1982 yılında Sultan Hanım ile evlenen Nazım iyi bir eş, iyi bir babaydı.
Şeker hastalığına yenildi. Çocukluğundan beri kilolu olan Nazım şekere yakalandı. Uzun süre tedavi gören Nazım, şeker hastalığına yenildi. Ayakları verip, tekerlekli sandalye ile hayata tutunansa da İç organları düzenli çalışmayınca sindirim sistemi bozuldu.
Bir süre önce ameliyat olan Nazım Gül; 21 Ağustos 2024 Çarşamba günü fani dünyaya veda etti. Merhum Gül’ün aziz naaşı 22 Ağustos 2024 Perşembe günü İkindi vakti sonrası Pendik Kayalık Cami’nde kılınan ikindi namazı sonrası Pendik Dolayoba Mezarlığında dua ve gözyaşları arsında toprağa verildi.
Merhum Nazım Gül’ün cenaze törenine Gül ailesi, komşuları, arkadaşları ve sevenleri katıldı. Çiçek sokak’ta kurulan taziye çadırı gün boyu ziyaretçi akının uğradı.
Gençlik günlerinde birlikte büyüdüğüm, komşum ve kardeşim Nazım Gül’e Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum.
Hocan
Mustafa Telli