Sivil Toplum Kuruluşları, İş insanları, muhtarlar başta olmak üzere Sancaktepe eşrafının konuk olduğu panelin açılış konuşmasını yapan Hakk Der Kurucu Başkanı Prof. Dr. Naki Erdemir, Hakk Der'in varlık sebebini ve panelin yapılış maksadını ifade eden uzun soluklu bir konuşma yaptı.

Prof. Erdemir Türkiyelilik vurgusuyla başladığı konuşmasında şunları söyledi: 

Muhterem Hazirun….
“Hepimiz aynı ecdadın, aynı kültürün ve aynı medeniyetin, aynı tarihin evlatlarıyız. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Yaşam tarzlarımız farklı olabilir. Dahada önemlisi inançlarımız, mezheplerimiz, cemaatlarımız, değerlerimiz, etnik köken ve dillerimiz farklı olabilir. Ama hepimiz aynı gemi içerisinde okyanus ortasında yol almaktayız, birileri gemiyi delmeye kalkarsa hepimiz batarız. Birilerinin geminin alt katında, birilerinin üst katında veya sağında solunda olmasının hiç önemi yoktur. Her ne kadar evlatlarımızın bir kısmı dışarda kalsa da biz hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. Hepimiz bu ay yıldızlı bayrağın gölgesi altındayız ve bu bayrağımız adı Türkiye Bayrağıdır. Her birimiz bu devletin sahipleriyiz. Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Süryani, Ezidi’den önce Türkiyeli vardır. Alevi’den, Sunni’den önce Türkiyeli vardır. Türk, Kürt, Arap, Laz, Gürcü, Rum, Ermeni’den önce Türkiyeli vardır.” Ne oldu da bugün bu hale geldik. Şunu iyi bilmek lazım: 1921 Anayasası da “Türkiyelilik esası” üzerine inşa edilmişti. 1921 Anayasasının hiçbir yerinde herhangi bir etnisiteye referans yoktu. Devletin dini İslam idi, daha sonra 10 Nisan 1928 kaldırıldı, 1937 ise laiklik konuldu. Ümmetin halifesi mevcuttu. Devlet “Türkiye Devleti” şeklinde tanımlanmıştı. Vatandaşlık bağı tanımı herhangi bir etnik kimliği öne çıkartarak yapılmamıştı. Bugün olduğu gibi hepimiz aynı gemideydik ve aynı geminin yolcuları olarak isimlendirilmiştik.
1921’in ruhunda farklılıklara saygı, temel anlayıştı. Ötekileştirme, vatandaşı tek kalıba sokma, makbul vatandaş tanımlaması ve “belirli bir zümrenin egemenliği için göreceli özgürlük” gibi çarpık bir düzen yoktu.
Halkımız bir ruha sahipti, bu ruhun adı Çanakkale ruhu idi. Çanakkale ruhunu tuz ruhuna çevirdiler. Buda halkın süfli duygularını (pisliklerini) kabarttı fakat temizlemedi. İşte bu madalyonun bir tarafının ruhu da ‘Türkiyelilik ruhu’dur. Neden Türkiyelilik diyoruz, bir ışık kaynağı önce yakın çevresinden uzağa doğru aydınlatır. Bu da maddenin tabiatına konulmuş bir kanundur. Gece futbol sahalarındaki ışık kaynağına baktığınızda en yoğun aydınlık (ışık demetleri) kaynağın yakınındadır. Haliyle yaşam mekânımız Türkiye’dir. Türkiyelilik, etnisiteler (ırklar) üstü, Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı, Alevisi, Sunnisi, Ermenisiyle 2023 yılı itibarıyla 85 milyon Türkiye vatandaşının hiç itiraz etmeden içselleştirerek buluşabileceği şemsiye bir kavramdı. Bu unsurları siz sadece İmanla ve İslam’ın adalet, hak ve kardeşlikle anlayışıyla birbirine perçinleyebilirsiniz.
HAK VE KARDEŞLİK HAREKETİ DEKLARASYONU
Bu amaçla, Hak ve Kardeşlik Hareketi uzun istişareler sonucunda ümmetin derdini dert, davasını dava edinen profesör, doçent, iş adamı, ilahiyatçı, esnaf, öğretmen, öğrenci; kısaca toplumun her kesiminden insanlar tarafından 2012 yılında Van’da kurulmuştur. Daha sonra genel merkezi İstanbul’a taşınmıştır. Şu an her yerde teşkilatlanmaya devam etmektedir.
Halkın, ülkenin, kısaca ümmetin ihtiyacına binaen Anadolu topraklarından doğmuştur. Ölçüsü Hak, adalet, Kuran ve Sünnettir. Efendisi Hz. Muhammed (SAV) dir. İnsani ve İslami düşünen herkesi kucaklayan hakka dayalı birlik beraberlik ve kardeşlik hareketi demek daha doğrudur. Çünkü halkların buluştuğu, kardeşliğin kesiştiği; sözde değil, özde kardeşliği inşa etmeye çalışır.
Hedef kitlesi toplumun her kesimidir. “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” diyerek sırtını kadim medeniyetimize dayamıştır. Böylece kardeşlik anlayışını birtakım varsayımlara ve ütopyalara dayandırmaz.
Hak ve Kardeşlik Hareketi kişilerle değil, batıl sistem ve fikirlerle uğraşır. Bu hareketin öncelikli amacı ülkenin ve ümmetin her türlü sorunlarına ahlaki ve ilmi çözümler üretir. Ülkenin her alanda dengeli kalkınması için İslami, insani, ilmî, sosyal, kültürel proje ve programlar geliştirir. Üretmiş olduğu çözümleri halka sunar, yetkililere önerir.
Her alanda milli üretimimiz tüketimimizden fazla olmazsa iktisadi kalkınmanın olmayacağını, ahlak ve maneviyat olmayınca da ülkemizin süper güç olamayacağını çok iyi bilir. Bundan dolayı da önce ahlak ve maneviyat diyerek, nitelikli insan gücüne çok önem verir. Bu nedenle karakterli, kişilikli, bilgili, kültürlü her açıdan donanımlı, hakiki imanlı bir nesil ve toplum inşa etmeye çalışır. Bunu gerçekleştirmek için meşru olan tüm yöntemleri, metotları ve imkânları kullanır. Bu sebeple birlik, kardeşlik, hak, hukuk ve adalet isteyenlerin; kula kul olmayı ve yozlaşmayı reddedenlerin adresidir.
Bölgesel ve ırksal öncelikleri olmayan, bu tarz söylemleri asla tasvip etmeyen mukaddes bir harekettir. Kimseyi renginden, dilinden dolayı dışlamak değil, ihmal dahi etmez. Irkların ve dillerin farklı olmasını Allah’ın ayetleri, ırkçılığın ise cahiliye âdeti olduğunu bilir. Allah’ın yarattığından değil emrettiğinden hesaba çekeceğini unutmaz. Yaşam tarzını, hayat felsefesini de buna göre inşa eder.
Çok önemli bir husus; dinden geçinmez, dinî ihlas ile yaşamaya çalışır. İhlas olmazsa Allah’ın (c.c) yardım etmeyeceğini bilir. Dini hayatın merkezine koymaya gayret gösterir. Hakka dayalı siyaseti meşru görür ve İslam’a insana, topluma, ülkeye, ümmete hizmet etme aracı kabul eder. Meşru siyasetin Peygamber mesleği, Hz. Muhammed (SAV)’in ordu komutanı, devlet başkanı, aile reisi ve mescitte imam olduğunu çok iyi bilir. Sistemi İslamileştirmek yerine, İslam’ı sistemle bağdaştıranlardan Allaha sığınır. Siyasallaşmaya değil, sivilleşemeye çalışır.
İslam ümmetine ve dünyaya açılabilmek için mahalli söylemleri bir kenara bırakır. Bu nedenle de Türkçenin, Arapçanın Kürtçenin devlet tarafından isteğe bağlı öğretilmesini önerir. Bir buçuk milyar İslam âlemini kardeş kabul ettiğinden ümmetin vahdeti için İslam Birliği’ni zorunlu görürü. Herhangi bir olayda karar verirken istişare etmeyi kendisine şiar edinir.
Hak ve Kardeşlik Hareketinin derdi ve davası; ülkenin birliği, beraberliği, kardeşliği, hakkın hâkim olması ve ümmet davasıdır. Sevdası hak, hukuk ve adalet sevdasıdır. Medeniyetimizin dirilişinin ve inşasının sevdasıdır. Bu sebeple ne mutlu; müslümanım mefkûresinde, eşit halk eşit hak anlayışında, Türkiye gemisinde ümmet rotasında, kadim medeniyet ve kutlu millet temelinde güçlü, büyük Türkiye’yi inşa ve ihya etmeye gayret sarf edenlere!

Prof. Dr. Naki Erdemir'in sunumundan sonra başlayan ve sunuculuğunu Avukat İmdat Ali İpek panelde; sosyolog Avukat İlhami Sayan, emekli müftü Ahmet Ahıskalı araştırmacı mühendis Abdullah Suphi Aydın İslam'ın insanlık adına tek çıkış yolu olduğunu belirten konuşmalarla davetlilere hitap ettiler. Geniş bir davetli topluluğunun katılım gösterdiği panel, Prof. Dr. Naki Erdemir'in teşekkür konuşmasıyla sona erdi.