OKUMANIN BEYNİMİZ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Zeki, çalışkan ve faydalı nesiller yetiştirmek, aktif beyin hücresi fazla olan bireyler yetiştirmekle mümkündür.
Her yıl kasım ayının ikinci pazartesi günü başlayan “Dünya Çocuk Kitapları Haftası” ile mart ayının son pazartesi günü başlayan “Kütüphaneler Haftası” içerisinde yapılan etkinliklerde okullarımızda çocuklarımıza, Kütüphaneler Haftasında insanımıza okuma alışkanlığını kazandırmada ve artırmada beklenene ulaşabiliyor muyuz?
Elimizde yapılmış bir çalışma var mı ben bilemiyorum. Ancak bu haftalarda yapılan çalışmaların toplumda istenilen düzeyde okuma alışkanlığını yükseltmede katkı yapmadığı, tutum ve beceri kazandıramadığı da bir gerçek. Oysa ülkelerin kalkınmışlığı, zenginliği, bireylerin kitap okumasıyla ortaya çıktığı, özellikle okul dışı kitap okumalarla gerçekleştiği bilinmektedir.
İnsan beyni nöron denilen biyolojik beyin hücreleriyle çalışır. İnsan doğumuyla birlikte yüz milyar beyin hücresiyle dünyaya geliyor. Bu hücrelerinin sadece 10.000 kadarının doğumdan hemen sonra aktif olduğu biliniyor, geriye kalan nöronların elektrik bağlantıları sağlanamadığı için pasif durumda beklemektedir. Yaşam deneyimimiz, çevremiz, aldığımız eğitim ve beslenme tarzımız beynimizdeki pasif hücreleri aktifleştiriyor. Bu yazımda okumanın beyin nöron hücreleri üzerindeki etkiyi açıklamaya çalışacağım.
Düşünme, nöronlar arasındaki bir çeşit elektrik akımı şeklindeki bağlantılarla gerçekleşir. Zeki nesiller yetiştirmek, aktif beyin hücresi fazla olan bireyler yetiştirmekle mümkündür.
Gelişmiş ülkelerde baktığımızda kitap okuma oranları şöyle açıklanmaktadır. 1. ve 2. sırada %21 ile Fransa ve İngiltere bulunurken, 3. sırada %14 ile Japonya, ardından %12 ile ABD ve %9 ile İspanya bulunuyor. Türkiye’de ise Kitap Okuma Oranları: %0,1 (yani binde bir kişi), bu rakamla 173 ülke arasında 86. sırada yer alıyor.
Günde ortalama 6 saat televizyon izleyip 3 saat internette gezinen halkımız ne yazık ki kitap okumaya yılda sadece 6 saatini ayırmaktadır. Düşünebiliyor musunuz bir günde izlenen televizyon süresi bir yılda kitap okuma süresine eşit, yine başka bir örnekle devam edelim. Bir günde internette gezilen süre altı ayda kitap okuma için ayırdığımız süreye eşit. Bu bilgiden sonra anneler babalar, öğretmenler ve eğitim bakanlığımız önüne şapkayı koyarak düşünmelidir. Bunun çözümü vardır ve mutlaka bulunmalıdır. Örneğin, doğru olmayan bir bakışı burada ifade edelim. Türkiye’de 1.sınıftan lise son sınıfına kadar öğrencilerinin anne babaları “Bizim çocuk bugün Matematikten 95. Fen Bilgisinden 90 aldı” diye gururla gezebiliyor ve anlatıyor. Hiçbir veliyi göremezsiniz ya da duyamazsınız bizim çocuk haftada bir kitap okuyor diye övünsün. Bu konuyu veliler, öğretmenler ,tüm eğitimciler değerlendirmeli, düşüncelerini açıklamalı ve işlemeli, okuma kazanımı, tutum ve alışkanlığı için uzun süreli etkinlikler yapmalıdırlar. MEB vakit geçirmeden paydaşlarıyla değerlendirmeli ve bir çıkış yolu mutlaka bulmalıdır. Bu konu sadece öğretmenlere bırakılacak ya da sadece onlarla çözülecek bir konu değildir.
İNSAN SÖZCÜK VE KAVRAMLARLA DÜŞÜNÜR
Şüphe yok ki insan sözcük ve kavramlarla düşünür. İnsan, sözcük ve kavramların dışında başka bir şeyle düşünemez. İnsan beynindeki nöronların birbiriyle etkileşmesi, çalışması ancak okumayla mümkündür. Kitap okuyan kişi zihninde kavramlar oluşturur. Sonra da bu kavramları sözcüğe, cümleye döker. Yeni kavramlar ve sözcükler beynimizdeki nöronları harekete geçirir. Nöronlar arasında biyolojik elektrik bağlantıları çalışmaya başlar. Beynimizin çalışma kapasitesi artar. Düşünen ,üreten yeni durumlara uyum sağlayan bireyler yetişir, Beynimizde yeni aktif hücreler ve yeni bağlantılar oluşur. Düşünmek, nöronlar arasındaki bir çeşit elektrik akımı şeklindeki bağlantılarla gerçekleşir. İnsan beynindeki hücrelerle ne kadar çok bağlantı olursa beynimiz o kadar daha çok çalışır, o kadar çok yoğun düşünce oluşur.
Annelere, babalara düşen görevlerin en önemlisi çocuklarımızın beynindeki aktif hücre sayısını artırmaktır. Aktif hücre sayısı artıkça insanın zeka düzeyi de otomatik olarak artacaktır. Beynindeki her bir hücrenin 10.000 hücre ile bağlantısı vardır. Beyinde pasif durumda bulunan bir hücrenin aktif duruma geçirilmesinin beyin kapasitesinin ne kadar artacağını bir düşünelim. Beyin kapasitesini arttırma da ancak ve ancak okumayla mümkün olabilmektedir.
Allah ‘ın biz insanlara ilk emri oku olmasına rağmen biz niye bu kadar okumaktan uzak kaldık. Her anne –babanın, eğitimcinin düşünmesi gerekmez mi? 17 Nisan 1940 yılında kurulan ve son mezunlarını da 1956 yılında veren Cumhuriyetin en önemli eğitim kurumları olan “Köy Ensitüleri” nde her yıl her sınıfta öğrencilere en az yılda ders dışı 24 kitap okutulurdu. Bu kitaplar, kişi, olay, zaman ,konu ve karakterler yönünden inceletilir,tahlil yaptırılırdı. Bu okullarda okuyan çocuklar kitap okumayı ekmek gibi, su gibi, hava gibi görürlerdi. Bize düşen görev de çocuklarımıza kitap okuma, okuma alışkanlığını ekmek gibi su gibi hava gibi hissettirerek okuyan, düşünen sorgulaya nesiller yetiştirmektir.
Sonuç: Unutmayalım ki beynimizin pasif hücreleri bizi harekete geçirmek için davet ediyor. Pasif hücreleri harekete geçirmek ancak okumayla mümkün oluyor. Beynimizde bulunan 100 milyar hücrenin yüze 1 ile 5 arasını kullanıyoruz. “Einstein bile beyninin yüzde 4 ünü kullanıyormuş. demek ki yüzde yüzünü kullansak kim bilir neler yapacağız? Çocuklarımızın beyinleri bizi, eğitimcileri, anne ,babaları bekliyor. Beyinlerimizin kullanma kapasitesini arttırmak için daha ne duruyoruz. Haydi kitap okumaya…Haydi eğitimciler, öğretmenler ,anne –babalar çocuklarımıza kitap okumayı ekmek gibi ,su gibi, hava gibi hissettirme alışkanlığı kazandırmaya. Bu da hep birlikte iş birliği içinde çalışılarak kazanılır.
Salih AKA
Eğitimci-Yönetici