Kasım Günleri


Kasım ayı da önemli günleri içinde bulunduruyordu. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 10 Kasım 1938’in sene-i devriyesi münasebetiyle yad ettik.

24Kasım ise geleceğimizin mimarları, toplumumuzun ışık saçan münevverleri öğretmenlerimizin günü kutlandı. Cumhuriyetimizin kuruluşu yolunda ki kurtuluş savaşında ki şehitlerimizi, vefat eden gazilerimizi minnetle şükranla yad ediyoruz. Başta görevleri başında şehit olan başta Necmettin Yılmaz ve Aybüke Yalçın olmak üzere tüm şehit öğretmenlerimizi vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum.

Şiddetin Anatomisi
İnsanlık tarihinde ilk şiddet eylemi Kabil’in kardeşi Habil’i öldürmesi ile başlar. (Maide suresi 27.ayet) İnsanlar arasındaki şiddet eylemleri bugüne kadar devam etmiş ve kıyamete kadar kadarda devam edecektir. Çünkü insan şiddete yatkın bir şekilde yaratılmıştır. Kur’an ı Kerim’ de muhtelif ayetler bu açıklanmıştır. …..Doğrusu insan çok zalim çok nankördür. (İbrahim Suresi 34 ayet) …… İnsan gerçekten pek nankördür. (Hac 66) ……Doğrusu o (İnsan) çok zalim çok cahildir.(Ahzab 72) ……İnsan gerçekten apaçık nankördür.(Zuhruf 15) Kahrolası insan ne inkarcıdır.(Abese 17). Bu şiddetin temel sebebi insanın ruh dünyasındaki ihtiras ve kibirdir. Şüphesiz şeytanın isyanının baş sebebi de kibirdi. Kibir ve ihtirasın kontrol edilememesinin sonucu şiddettir. Şiddet bazen katliam bezen soykırım ile kendini gösterir.

İnsanın bu olumsuz tarafının en aza indirilmesi hatta yok edilmesi için Allah insanlar arasından seçtiği elçiler aracılığı ile bilgiler (kitap) göndermiş bu bilgileri kullanmasını istemiştir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “Bir zamanlar biz İsrail oğullarından, 'Yalnız Allah'a kulluk edeceksiniz; ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin.' diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz. Vaktiyle sizden, birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair de söz almıştık. Siz de kabulle geldiniz. Hâlâ da (buna) şahitlik ediyorsunuz." (Bakara, 2/83, 84) Bu âyetlerde İsrailoğulları'nın yükümlü kılındıkları ve Yahudi-Hristiyan literatüründe "on emir" diye bilinen dinî ve ahlâkî görevlerden bazıları hatırlatılmakta; Allah'ın onlardan bu görevleri ifa edecekleri yönünde söz aldığı ifade edilmektedir. Kitâb-ı Mukaddes'te, Tanrı'nın "kendi parmaklarıyla" taş levhalar üzerine yazarak Hz. Musa (as) aracılığıyla İsrâiloğullarına bildirdiği ifade edilen bu emirler (Çıkış, 20, 32/15, 20/1-17) şöyle sıralanır:

1. Allah'tan başka ilâhların olmayacak.
2. Kendin için oyma put yapmayacaksın.
3. Allah'ın ismini boş yere anmayacaksın.
4. Cumartesi günü hiçbir iş yapmayacaksın.
5. Babana ve anana hürmet edeceksin.
6. Adam öldürmeyeceksin.
7. Zina etmeyeceksin.
8. Çalmayacaksın.
9. Yalan şahitliği yapmayacaksın.
10. Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.
On emrin cumartesi yasağı dışında kalanları, bütün peygamberlere gönderilen kutsal kitapların ortak öğretileri olup, Kur'ân-ı Kerîm'de Müslümanlar da bu tür vecîbelerle yükümlü kılınmıştır. (En'âm 151-153; İsrâ 23-39.)

On emirde yer alan kurallar insan tabiatının bir gereği ve evrensel ilkeler olduğu için sadece Yahudilik’te değil diğer ilâhî dinlerde de söz konusudur. Dinlerin amacı insanı daha ahlaklı kılmaktır. Ancak insanlar zamanla dinin kurallarına uymak yerine kuralları kendine uydurarak dünyayı yaşanmaz, hayatı çekilmez hale getirmektedirler. Gerek bireysel ilişkilerde, gerek toplumsal (milletlerarası) ilişkilerde uyulması gereken evrensel kurallar devre dışı kalınca kavgalar savaşlar katliamlar soykırımlar kaçınılmaz oluyor.

Dünyanın muhtelif bölgelerinde haksızlığa ve zulme uğrayanlar, zayıflar, haksızlık ve zulüm yapanlar güçlülerdir. Doğu Türkistan’da, Myammar’da, Filistin’de, Afganistan’da …..Daha adını bilmediğimiz birçok yerde güçlülerin kurala uymak yerine kuralı kendine uydurarak her türlü haksızlığı hukuksuzluğu yapmaktadır. Çözüm mü Evrensel kurallara uymaktır.

Tuncay ORUÇ