ARK SİNEMASI
Pendik Doğu Mahallesi, Değerli Sokağı’n eski adı Lale Sokak’tır. Tren yolunun üstünü uzun bir alt geçit ile Çarşı’ya bağlayan sokakta yüz kadar dükkân var. Bu dükkânlardan biri Migros’tur. İşte bu Migros’un bulunduğu yerde bir zamanlar İstanbul’un en güzel sinemalarından biri olan ARK SİNEMASI vardı.
Çocukluğum Pendik Gazipaşa Caddesi’nde geçti. Gazipaşa Caddesi’nde bir dükkânımız, dükkânın arkasında da evimiz vardı. Kırık dökük de olsa o günlere ait yüzlerce hatıram var. Bu hatıralardan biri de ARK SİNEMASI’dır.
Pendik Doğu Mahallesi Değerli (Lale) Sokak’ta bulunan kapalı otopark ve Migros’un olduğu yer; 60’lı yıllarda boş bir arsaydı. Pazar günleri bu arsada köylü pazarı kurulur, köylü pazarda; kendi elleriyle yetiştirdiği ürünleri satardı. Sağda kafesler içinde tavuklar, sepetler içinde yumurtalar, ortada sebze ve meyveler, solda fide ve fidanlar yer alırdı. En arkada mini bir tavuk kesim ve yolun yeri vardı.
Yazın bu arsaya bir sirk gelir, bizde günün her saati o sirkte olurduk. Bu günkü lunaparka benzeyen sirk; etrafı iptidai kalaslarla çevrilmiş, içinde bir iki çadır ve kalaslardan yapmış oturak yerleri bulunan koca bir gösteri alanıydı.
Porselen tabak üzerinde duran kesik baş, Akvaryum içinde sağdan sola dönüp dolaşan balık kız, Devasa bir silindirin yan duvarı boyunca aşağı yukarı hızla giden motor bisikletli, Şapkasından tavşan çıkartan sihirbaz Mandırake, İp üzerinde gösteri yapan ip cambazı Ali, Orta oyunu sergileyen ibiş ve kavuklu vardı. Oklu kirpi, Dev boa yılanı, Ayı kocaoğlan diğer unsurlardı.
Televizyon ve internetin olmadığı 60’lı yıllarda; hemen her akşam biz; bu sirke giderdik. Bizler Pendik’in şanlı çocuklarıydık.
İşte tam burada, Migros’un olduğu yer ve binada ARK SİNEMASI açıldı. Tuzla’dan Kadıköy’e kadar yüzlerce sinema bulunan İstanbul’da ARK SİNEMASI bir başka sinemaydı. Salonuyla başka, oynattığı filmlerle başka, seyircisi başkaydı.
Tavuk pazarın olduğu yer; Muammer Derbent’indir. Muammer beyden arsayı satın alan İhsan Hürdoğan’ın amacı bir otel yapaktır. Pendik’te; Pendik Palas, Menekşe Oteli ve İstasyon Oteli gibi bir iki otel var ama oteller eski, odalar küçük, hizmet yetersizdir.
Modern bir bina, her bir odasında sıcak su, wc ve banyo bulunan odalar, merkezi ısıtma sistemi, sabah kahvaltısı veren bir mutfak ve nişan ve düğün gibi güzel günleri taçlandıran bir otel Pendik için büyük bir ihtiyaçtı.
1968 yılında temeli atılan otelin projesini çizen Mehmet Emin Yurdakul, oteli resimleyen Ressam İhsan Sayın, otelin temelini atan da Pendik Belediye Başkanı Selim Berzek’ti. Kurban kesilip, dualar eşliğinde atılan Pendik için bir dönüm noktasıdır.
Temel atılır, birinci katın betonu dökülür. Giriş kat salon, üst katlar oda, en üst katta restoran olacaktır. İşte tam o anda; birileri, bir şekilde devreye girip, bir sinema fikri ortaya atarlar.
Derler ki: Pendik’te on beş kadar sinema, Pendiklide bir sinema kültürü var ve hemen her gün tüm Pendikli sinemaya gidiyor. Sinemacılık Pendik’te iyi iş.
Sinema akmaz kokmaz. Masrafı az, zahmeti yok. Bir makine, bir makinist, bir iki biletçi. Al filimi, tak makineye, bas düğmeye…
Eline bir kâğıt kalem alan İhsan Bey; Pendik, Kartal, Maltepe ve Kadıköy’deki sinemaların isimleri alt alta yazar. Pendik’te Mehtap, Kartal’da Kartal Belediye, Maltepe’de Çeliktaş, Kadıköy’de Efes ve Fitaş sinemalarını tek tek, gezip, inceler, sahip ve çalıştırıcıları ile çalışanlardan bilgi alır.
Küçükyalı İHYA sinemasının sahibi ve sinemacı olan İhsan Hürdoğan; “Ben Pendik’e bir sinema yapacaksam, bölgenin en güzel sinemasını yapmalıyım.” diyerek işe koyulur. Mimar ve dekorasyoncularla görüşür, ses ve ışıkçılara gider. Mevcut plana ilave bir ek yaparak, inşaatı arkaya doğru uzatır. Hürdoğan’ın amacı önde bir otel arkada bir sinema yapmaktır.
1969 yılında temeli atılıp, 1971 yılında hizmete açılan PENDİK ARK SİNEMASI bölgenin en güzel sinemasıdır. Sinemaya her giren Pendikli: “İşte sinema bu” diyerek büyük bir gururla dışarı çıkar. Sinema severler, gençlerde büyük bir heyecan vardır.
Cadde üzerindeki sinemaya üç dört basamaklı bir merdivenle girilir. Basamakların amacı binayı yerden yüksekte tutup, binaya büyüklük hissi vermek ve olası bir sel baskınından binayı korumaktır.
Merdivenleri çıkıp, içeri girdiniz önünüzde fuaye. Fuayenin tam karşısında salonun giriş kapısı, sağda gişe, solda müdüriyet, karşı solda büfe vardır. Sol geriye döndüğünüzde üst kata çıkan merdivenlerle karşı karşıya kalırsınız.
Oval ve eğimli bir zemine sahip salonda; biri giriş diğeri, çıkış olmak üzere iki kapı, altı bölüm halinde koltuklar, koltuklar arasında iki dikey bir yatay yol vardır. Yollar sinemaya giriş ve çıkış ile oturup kalkmak için fonksiyonel, koltuklar rahat, koltuk araları geniştir. Koltuklar öyle güzel yerleştirilmiş ki; her seyirci perdeyi bir ucundan öbür ucuna kadar tam görür.
Tavan yüksek, havalandırma süperdir. Yan duvarları süsleyen aksesuarlar süs değil, akustiği sağlayan mükemmel bir düzeneğin parçasıdır. Ses ve ışıklandırma harikadır. En öndeki koltuk ile en arkadaki koltuk aynı sesi alır, tabana döşenen gece lambaları salona ışık, insana huzur verir.
Sinemanın balkonuna bir iki defa çıktım. Sinemaya farklı bir estetik katan balkon; sinemanın havasıydı. Genç kızların başındaki taç ne ise Ark Sineması’nda da balkonda oydu. Koltuklar yerli yerinde eğim tam, ses ve görüntü dört dörtlüktü.
Kat kat açılıp, kapanan perdeyi seyretmek ayrı bir keyifti. 60’lı 70’li yıllarda Pendik’te bir sinema kültürü, Pendiklide bir sinema adabı vardı.
Sinema 19.00 Başlar dediysek; sinema tam 19.00’da başlardı. “Babam gelecek”, “Başkan gelecek”, “Kaymakam gelecek bekleyin” diye bir şey olmazdı. Sinema kapısı 18.30’da açılır, Sinema 19.00’da başlar, 5 dakika haftaya gösterilecek filim, 5 dakika bir sonraki hafta oynayacak filimden paçalar gösterilirdi.
Salonu aydınlatan ışıklar sönüp, Makinist Şinasi ya da Tahsin’in mikrofona vurarak çıkardığı “gong” sesiyle filim başlardı. Her filim 45’er dakikalık iki bölümden oluşurdu. Ve ara hep 10 dakikaydı. !0 dakikalık arada günün üç şarkısı çalınır, tiryakiler sigara içer, gençler gazoz alıp, mısır yerdi.
İhsan Hürdoğan 1.70 boylarında 70-75 kilo ağılığında, buğday tenliydi. Dinlemeyi ve konuşmayı sever, eğitimin önemine inanırdı. Sinema da onun için bir okuldu. Onun için de sinemaya; eğitici, sosyal içerikli, eğitirken de eğlendiren filimler getirirdi.
Tuzla Aydınlı’da bir ev yaptırmaktadır. Bir gün hemen yandaki Aydınlı köyü ilkokuluna gider, müdür, öğretmen ve öğrencilerle konuşur. Okul küçük öğrenci çoktur, “Olmaz böyle” diyerek kendi inşaatını bırakıp; “Ben bu parayı bu çocukların babalarından kazandım, bu kadar parayı mezara mı götüreceğim?” diyerek, Aydınlı köyüne yeni bir okul yapar. 21 Aralık 2001 tarihinde öğretime açılan okul; Hayriye Hürdoğan İlkokuludur.
Allah dostu, İnsana aşık, eğitim gönüllüsü sinemacı İhsan Hürdoğan budur işte., Allah’a teslim olmuş, mütevazi, insan sevgisiyle dolu, isimsiz bir hayır sever.
750 kişilik ARK SİNEMASI Pendik’in en güzel sinemasıydı. Genellikle yabancı filim getiren sinemada; tiyatro oyunları sahnelenir, konserler verilirdi. Filmlerden bir Rüzgar gibi geçti, konserlerden biri Barış Manço Kurtalan konseri, tiyatrolardan biri Nejat Uygur’un oynadığı “Ümit mi simit mi” oyunudur. Bu gün; dünkü sesi ve güzelliğinden hiç bir şey kaybetmeyen Ses sanatçısı Nilüfer’in ilk sahneye çıktığı yer de PENDİK ARK SİNEMASI’dır.
Televizyonun çıkmasıyla seyirci kaybeden sinemalar; televizyona yenilip, birer birer kapandı. Ark ile birlikte alaska ve frigo dondurması da kayboldu.
Gençlerin arkadaşları ile el ele tutuşarak gittiği, 10 dakika arada çekirdek çıtlatıp, mısır yediği sinema yok oldu. Sinema yok oldu ama Merhum İhsan Hürdoğan’ın köpeği uzun yıllar bölgeyi terk etmedi. Kaniş cinsi iki siyah köpek biz insanlardan daha vefalı çıkıp, yıllarca o sokaklarda tur attı.
“Çölde kaybolan çocuk” adlı bir filim ile perde diyen Ark Sineması kaç genci bir birine yaklaştırdı bilmiyoruz. Bilmiyoruz ama Ark şimdi yok. Bu gün Tavuk pazarının yerinde katlı oto park, Ark Sineması’nın yerinde de Migros alış veriş merkezi var.
Uzun lafın kısası Pendik’te kapanan sinemalar ile bir devir, kapanan sinemalar ile Pendik kültürü kayboldu.
Bir tarih yok oldu. O tarihi yaşayan bizim kuşak, Pendik’in şanslı çocuklarıydı.
MUSTAFA TELLİ
#pendik, #ark sineması, #mustafa telli