Çocukluk ve gençlik yıllarımızda denilseydi ki, bir gün gelecek evlerinize kapanacaksınız. Eş dost bir birinden kaçacak. Kimse misafir kabul etmeyecek. Cenaze namazlarında cemaat olmayacak. Yalnız yaşayıp, yalnız öleceksiniz. Evlat babadan, baba evlattan uzak duracak, v.s. Ne derdik, "Hadi ordan! Olur mu öyle şey!"
Evet büyük bir çoğunluğumuz bunun doğru olacağını kabul etmez ve itiraz ederdik. Hatta çok gerilere gitmeye gerek yok. daha bundan bir kaç yıl önce böyle şeylerin yaşanacağı söylenseydi güler geçerdik.
Sağlık personeli haricinde insanların maskeyle dolaştıklarına ilk önce Mekke'de tanık olmuştum ve bana çok garip gelmişti. Sebebinin aşırı tozun boğazları tahriş etmesi ve o topraklara mahsus çeşitli rahatsızlıklara sebep olması olduğunu öğrendiğimde anlayışla karşılasam da maske takmamıştım ve takanları da garipsemiştim.
Fazla değil daha bir kaç yıl önce dostlarla sarmaş dolaş Umre'ye gitmiş ve Kudüs, Mekke, Medine seyahatiyle kutsal toprakları ziyaret etme fırsatı bulmuştuk. Ramazan ayı olduğu için hınca hınç kalabalık ortamlarda yerlerde oturarak yemek yiyen milyonlarca insana tanık olmuştum. Hijyen de neymiş?
Oysa şimdi, hijyen hastalığına tutulmuş Masumlar Apartmanı'nın Safiye'si gibi olduk hepimiz. İşin garip tarafı bir yandan hijyen kolik olduk bir yandan gökyüzünden gelecek rahmete hasretiz. Yağmurlar yetersizken hijyen hastalığına tutulmuş olmak, su kullanımını daha da körüklemek kendi ellerimizle kendi kuyumuzu kazmak gibi.
Hijyen, bize ait ifadesiyle temizlik elbette çok önemli. Ne var ki, o konuda da sanki bir aldanış içindeyiz. Hep dışımızın temizliğiyle kafayı bozmuş durumdayız. Dış temizlik elbette çok önemli ama yağmurun yağmasına vesile olacak olan bu dış temizlik değil, içte olanın temizlenmesidir.
Şimdi birileri "Ne alakası var!" gibi bilgisizlikten kaynaklanan bir haklılıkla söylenebilir, derdim hocalık yapmak değil ama belki bilmiyor olabilecek birileri vardır diye yazmak zorundayım. Nuh Suresi 5,6,7,8,9,10,11,12. ayetler bize bir gerçeği hatırlatıyor.
Nuh, "Rabbim" dedi, "Doğrusu ben kavmimi gece gündüz Hakka çağırdım; fakat benim yaptığım çağrı onları daha da uzaklaştırdı. Kendilerini bağışlaman için ben onları ne zaman çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar; elbiselerini başlarına bürüdüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.
Yine de ben onları çağırmaya devam ettim. Onlara açık da söyledim, yerine göre gizli de söyledim."
Dedim ki, "Rabbinizden bağışlanmanızı dileyin; O çok acıyan, çok bağışlayandır. (Dileyin ki) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin. Mallar ve oğullar vererek sizi desteklesin, size bahçeler versin ve sizin için ırmaklar akıtsın.
Dikkat ederseniz; yağmurun yağması için de mallar ve oğullar için de rızık içinde istenilen ESTAĞFİRULLAH diyerek bağışlanma dilememizdir. Yani dış temizliğimiz yanısıra iç temizliğimizi gerçekleştirmemiz istenmektedir. İsteyen Kim? ALLAH. İstenilen kim? Kul. Şimdi ister tabi ol kurtul, ister inat et belanı bul! Sözüm elbette ki Müslüman olanlara. Diğerleri lütfen üstüne almasın! Bakın ifade gayet net Müslümansan kardeşim, Müslümanlığının gereğini yapacak ve sağlık için de mal mülk için de neslinin devamı olacak evlat için de Allah'tan bağılanma dileyeceksin...
Karantina dönemleri işte bu iç temizlik için iyi bir fırsat olabilir. Allah hepimizi başta koronavirüs olmak üzere maddi manevi bütün virüslerden korusun...