Nevruz Bayramı
“Nevruz”; yeni yıl, yeni gün, yeniden doğuş, demektir.
5 bin yıldır Avrupa, Asya ve Afrika'da, Türk Cumhuriyetleri, Türk toplulukları, akraba ve komşuları tarafından kutlanan Nevruz, Türk Milletinin en eski bayramıdır.
Türk tarihinde Nevruz için üç farklı kaynak bulunmaktadır. Bu kaynaklardan birincisi doğanın yeniden canlanması, ikincisi Ergenekon destanı, üçüncüsü de dini tanımlamalardır.
21 Mart havanın ısınarak, karların eritip suya dönüştürdüğü, suyun bitkilere yürüyüp, ağaçların yeşerdiği, kış uykusuna yatan hayvanlar kış uykusundan uyandığı tabiatın yeniden dirilip, baharın başladığı gündür.
Ergenekon Destanı ise Türklerin 400 yıl sonra yeniden dünya ile buluşmasıdır. Bir Göktürk Destanı olan Ergenekon Destanı'nın konusu çok ilginçtir. Bu destana göre, Oğuz Kağan soyundan olan İl Han, Tatarlarla yaptığı savaşta Tatarlara yenilir. Tatarların elinde esir olan İl Han'ın oğlu Kıyan ile yeğeni Nüküz bir gece arkadaşları ile birlikte kaçarak, kimsenin bilmediği yüksek dağlarla çevrili bir vadiye saklanırlar. Ergenekon adını verdikleri bu vadide 400 yıl yaşayan Türkler çoğalıp, Ergenekon'a sığmaz olunca Ergenekon'dan çıkmak isterler. Ergenekon vadisi yüksek dağlarla çevrili bir vadi, vadi dışında da atalarının anlattığı uçsuz bucaksız topraklar vardır.
Efsaneye göre bir bozkurt, onlara dağlara arasından geçen küçük bir geçit gösterir. Geçit küçüktür, atların develerin o geçitten geçmesi imkânsızdır. Ancak geçit etrafındaki dağlar demirdir. At ve öküz derilerinden dev körükler yapan madenciler demir dağı eriterek, dağlar arasında yüklü bir devenin geçebileceği bir yol açarlar.
400 yıl sonra gerçek dünya ile tanışan Gök Türkler, yeniden hürriyetlerine kavuşur. O gün, mevsimlerden ilkbahar, günlerdense 21 Marttır. Bu sebeple 5 bin yıldan beri her 21 Martta “Nevruz”; kurtuluş, bağımsızlık ve yeni yılın başlangıcı olarak kutlanır.
Bugün yaktığımız nevruz ateşi ve örs üzerinde demir dövme sahnesi: 5 bin yıl önce atalarımızın yaktığı ateşi ve erittiği demir dağı temsi eder. Her 21 Martta ateş yakıp, üzerinden atlarken hürriyeti, kurban kesip fakir fukaraya dağıtırken yardımlaşmayı, büyüklerimizi ziyaret ederken bilginin önemini vurgularız. Yaptığımız geziler zenginliğimizi, piknikler birlikteliğimizi anlatır.
Asya'dan Avrupa'ya oradan da Afrika'ya uzanan geniş bir coğrafyada kutlanan nevruza bazı bölgelerde: Allah'ın evreni yarattığı gün, bazı bölgelerde: Hz Adem'in yaratıldığı gün, Bazı bölgelerde ise: Hz. Muhammed'e peygamberlik müjdesinin verildiği gün gibi anlamlar da yüklenmiştir.
Hangi anlam kabul edilirse edilsin, biri “Bahar Bayramı”, diğeri “Yörük Bayramı” derse desin “Nevruz”, 5 bin yıldan beri Türkler tarafından kutlanan bir Türk bayramıdır. Bayramda birlik ve beraberliğimizin pekiştiği sevinç günleridir.
Bu sebeple 21 Martta doğan çocuklarımıza “Nevruz” adını verir, 21 Martta yeşeren çiçeğe “Nevruz gülü” deriz. Sonuç olarak “Nevruz”, bir bayramıdır. “Nevruz”; yeniden doğuştur.
Doğumunuz kutlu, günleriniz sağlıklı ve mutlu olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene.