Pendik’te Eski Milli Bayramlar
En önde Pendik Lisesi beden eğitimi öğretmeni Şinasi Bey arkasında Türk bayrağı, lisenin flaması, majör, boru gurubu, davullar, arkada okul müdürü Ahmet Erşişen, öğretmenler ve protokol, onların arkasında halk… Halkın elinde devasa bir Türk bayrağı ve Atatürk resmi, gençlerin elinde döviz ve meşaleler…
Pendik’teki milli bayramlar öğlesine güzeldi ki: 60’lı yıllarda 7’den 77’e kadın erkek hemen her Pendikli bir işin ucundan tutup, bayrama katılır, bayram coşkusuna destek verirdi.
Pendik törenlerinin ilki, ilkokul önünde yapılan törenlerdir. Bu okul, bu günkü Çarşı caminin yanında şu an inşaat halinde olan fıskiyenin yerindeydi. Okulun önündeki Gazipaşa Caddesi ile Ortanca Sokak köşesi tören alanıydı. Köşede Helvacıoğlu, Ajlan ve Ortanca fırın vardı. Milli bayramlarda Ramazan Akdemir’e ait Helvacıoğlu Gıda’dan okula bir ip çekilir, ip üzerine dizilen bayrak, Atatürk resimleri ve belediye flamaları ile alan süslenir, öğretmen masası üzerine kırmızı bir örtü örtülerek kürsü hazırlanırdı. Kürsü önünde belediye başkanı, okul müdürü ve öğretmen konuşma yapar, öğrenciler şiir okuyup, marşlar söyler, hep birlikte halay çekilirdi.
1924 yılında bir okulla başlayan törenlere yeni okullar eklenince merkezdeki bu alan kalabalığa küçük geldi. Zira Pendik büyümüş, okul sayısı çoğalmıştı. 1960 yılında tören alanı Pendik Lisesi’nin top sahasıydı. Ancak top sahası merkeze uzak, dört tarafı binalarla çevrili alana giriş çıkış zor, çim sahada yıpranıyordu. Tüm okulların ortasında, ulaşımı kolay, tören yapmaya müsait, Atatürk büstü olan belediye önünde küçük bir alan vardı. Bu gün Kuşlu park dediğimiz bu alandaki beş ev yıkılınca ortaya devasa bir alan çıktı.
Hürriyet kırtasiye Hasan Karagözoğlu, kuruyemişçi Ömer Telli, Kunduracı Macir ve yorgancı Nüsret abinin binaları istimlak edildi. Kuşlu park yeni tören alanı oldu. Kuşlu Parkı, sahildeki tören alanı izledi.
Pendik milliyetçidir. Hemen her Pendikli Devletini ve milletini sever. Pendiklinin sevgisi bir başka sevgidir, bu sevgide en büyük pay: Doğup büyüdüğü, vatan topraklarını terk edip gelen Yanyalılar, Dramalılar, Bulgarlar ve Boşnakların Pendik’i vatan tutma arzusudur. Yaşadıkları toprakları gözyaşları ile terk edip ana vatana gelen göçmenler bu toprakları bağırlarına basmış, “Biz Atatürk’ün hemşerisiyiz”, “Atatürk bizi buraya çağırdı”, “Biz Atatürk’ün çocuklarıyız” diyor, bu duygularla milli bayramlara sım sıkı sarılıyor, bayram coşkusuna büyük bir destek veriyorlardı. İkinci sebep Pendik Lisesi’nin fener alayıdır. Liseli öğrenciler, arife günü okul önünde toplanıp, ellerinde dev Türk bayrağı, Atatürk posteri ve meşalelerle Pendik sokaklarında halk ile birlikte tur atarlardı. Üçüncü sebepse Tuzla Askerinin Pendik sokaklarında yaptığı askeri gösterileridir. En önde ay yıldızlı al bayrak arkasında bando takımı, bandonun arkasında sancak onun ardında askerler. Ellerinde tüfek, gösteri yapan o askerleri kim sevmez ki?
1960’lı yıllarda Pendik’te coşku vardı. Okulların bir biri ile yarışı şeklinde geçen bayram kutlamaları bir birinden ilginç anlara sahne olurdu. Okullar arası gizli yarışta: En güzel çalan trampet takımı, en güzel giysili öğrenciler, en güzel yürüyen okullar, en güzel konuşan öğretmenler, en güzel şiir okuyan çocuklar bir biri ile kıyaslanıp, bir birinci seçilirdi. Kulaktan kulağa fısıltı şeklinde yayılan yarışın galibi hep bizim okuldu. Bir yıl merkez, bir yıl Süreyya Paşa birinci olur ya da yürüyüşü merkez kazanmışsa şiir okuma Süreyya Paşa’ya verilerek çocukların gönlü alınırdı. Çünkü o günlerde biz tüm Pendik büyük bir aileydik. Herkes bir birini tanır, herkes bir birini severdi. Bizler yalanı, dolanı bilmezdik.
1960’lı yıllardaki Milli bayram kutlamaları: Evlerdeki kutlamalar, iş yerlerindeki kutlamalar, okullardaki kutlamalar, belediyedeki kutlamaları, geçit resmi, okmen sineması programları, siyasi parti ve derneklerdeki kutlamalar olmak üzere bir birinden bağımsız fakat bir biri ile uyumlu bir şekilde gerçekleşirdi. Kutlamalarda ben-sen, biz-siz gibi bir ayrım yoktu. biz ayrım bilmez, hemen her programa katılırdı.
Evlerdeki kutlamalarda: evler temizlenir, boya ve badana yapılır, pencereye Türk bayrağı asılır, duvardaki Atatürk resmi süslenir, çocuklara elbise ve ayakkabı alınırdı. Herkes böyle mi yapardı? Hayır!.. Parası olan yeni ayakkabı alır, parası olmayanlar ayakkabısını boyar, boyası olmayan ayakkabısını yıkardı. Ütüsü olan elbisesini ütüler, ütüsü olmayan Kolacı Ahmet’e gidip elbisesine ütü yaptırır, ütü yaptıramayanlar yatak altına koyduğu pantolonuna yatak ütüsü yapardı. Kızlar saçlarına iki örgü yapar, örgü üzerine taktıkları iki beyaz fiyonk kurdele ile ben adeta buradayım derdi.
İşyerleri; kapı önüne bayrak ya da Atatürk resmi asar, iş yerine gelen müşteriye kolonya, şeker ikram ederdi. Çay sıradan iş, kahve ise lükstü.
Okullardaki kutlamalar: sınıflar arasında bir yarış şeklinde geçerdi. Öğretmen, öğrenci ve veli işbirliğinde yapılan kutlamaların birinci ayağı resim dersinde bayram resimleri yapmak, Türkçe dersinde kompozisyon ve şiir yazmak, tarih dersinde bayramın Türk tarihindeki önemini incelemek şeklinde geçerdi. Sınıflarda cumhuriyet bayramı, 23 Nisan köşesi gibi köşeler oluşturulur. Yapılan resimler, yazılan şiir ve kompozisyonlar bu köşelere asılırdı.
Aylar öncesinden başlayan halk oyunları çalışmalarını, tiyatro çalışmaları izlerdi. Tüm okulun katıldığı yürüyüş çalışmalarına okul Müdürü Saim Balkır nezaret derdi. Müdür Balkır en önde, sınıflar başlarında öğretmenleri onun ardında yürürdü. Günler süren yürüyüş çalışmalarında Balkır’ın her düdük sesinde sol ayağımızı gururla yere vurulurdu.
Bizler Türk’tük Türk olmanın guruyla yürüdük. Baş yukarda, göğüs ilerde, vuruşlar sertti. Okul bahçesinde başlayan yürüyüş çalışmaları sokaklara taşardı. Biz yürümekten yorulmaz, aksine zevk alırdık. Okullara asılan dev Türk bayrakları ve Atatürk resimleri bayrama ayrı bir renk katardı.
Belediye kutlamaları, kaldırımların kireçle boyanması ile başlar, ağaçların gövdesi kireç ile beyaza boyanır, önemli cadde ve sokaklara tak kurulur, Türk bayrağı, Atatürk resmi ve dövizler asılırdı.
Altı metrelik bez üzerine yazılan bayramın özelliğine göre "Cumhuriyet çok yaşa", “Yaşasın 23 Nisan”, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” gibi ibareler bayram coşkusuna coşku katardı.
Belediye kutlamaları dört aşamada gerçekleşirdi. Birinci aşama kutlamaların kabulü, ikinci aşama meydandaki geçit resmi, üçüncü aşama halk kutlaması, dördüncü aşama da fener alayıydı.
Kutlamaların kabulü ve geçit resmi bugün yapılan kutlamalar gibiydi. En önemli fark törene 7’den 70’e herkesin katılmasıydı.
Halk töreni belediye binası önündeki tören alanda yapılırdı. Alan dört bir yandan devasa ampullerle aydınlatılıp, dev bayraklarla süslenirdi. Büyük bir pist etrafında toplan Pendikli davul zurna eşliğinde halay çeker, dara durup, horon teperdi.
1960’lı yıllarda Pendikli bir bütündü. Biz çocuklar “İzmir benim Kars benim, Van Erzurum Ardahan benim” derken, babalarımız Karadenizlilerle ile horon teper, Karslılarla ile Atabarı oynar, Tekirdağlılarla ile drama karşılamasına katılırdı. Oyunlarımız kızlı erkekliydi. Biz çocuklar ellerimizdeki üç beş kuruşla su ya da mantar tabancası alır, çatapat patlatırdık.
Akşam yemeğinden sonra başlayan Halk kutlamalarını fener alayı izlerdi. Gecenin ilerleyen dakikalarına kadar süren fener alayı anlatılmaz. Fener; bir çivi, bir konserve kutusu ve bir süpürge sapıydı.
Konserve kutusu içinde bir kilo kum, kum içinde bir bardak gaz vardı
Türk bayrağı, dev Atatürk posteri, Pendik lisesi bandosu, fenerliler veöğrenciler ve halk şklindeki kortej Pendikcadde ve sokaklarında, marşlar söyleyerek tur atardı.
Mustafa Telli