yerelhayat @ hotmail.com

MEHTAP SİNEMASI

Sinemalar şehri Pendik çarşıda açılan ilk sinema Gazipaşa Caddesi’nde açılan İSTASYON sinemasıdır. Sinema İstasyondan aşağı inen Gazipaşa’nın solundaki ikinci üçüncü dükkânın olduğu yerdeydi. Girişte küçük bir kışlık salon, salon üstünde de yazlık sinema vardı.

İstasyondan sonra, Okmen, Park, Emek Sahil, Bahar, Mehtap ve Konak açıldı.

Batı Mahallesi, İsmet Paşa Caddesi’nde şimdiki Derbent Pasajının olduğu köşedeki sinemanın adı Yazlık Mehtap Sinemasıdır. Sinemanın sahibi Osman Ünler’dir. Drama eşrafından olan Osman beyin Hüseyin ve Oya adlı çocukları nerededir, ne iş yaparlar, çocukları, torunları kimlerdir bilmiyorum.

Ortanca Sokak’la İsmet Paşa kesişiminde bulunan MEHTAP SİNEMASI etrafı briket duvarlarla çevrili kare bir yapıya sahipti. Üç mekândan oluşan sinemanın girişinde masa ve sandalyelerin olduğu birinci mevki, birinci mevkinin üstünde on kadar masa ve sandalyenin yer aldığı balkon, perde önünde de ikinci mevki yer alırdı. 500 kişilik sinemanın 400 sandalyesi bu alandaydı.

Sinemanın zemini toprak üzerine serilmiş 5 numara çakıl taşı, sinemanın üstü açıktı. Sıcak yay günlerinde doğal rüzgarla kendi kendisini soğutan sinema 60’lı 70’li yılların en büyük eğlencesiydi. Sinemanın dışında caddeyi boydan boya kesen 50 ampulden oluşan bir aydınlatma sistemi vardı.

Renkli lambaların seri şekilde birbirine bağlanmasıyla elde dilen o görüntü; orda bir sinema olduğunun işaretiydi.

İki buçuk metre yüksekliğindeki sinema duvarında bir giriş, bir çıkış kapısı vardı. Giriş kapısı her biri 80 cm olan 160 cm’lik iki kanatlı bir kapı, çıkış kapsında üç dört metrelik devasa bir kapı.

Duvarın n güzel yeri bilet satılan gişeydi. Bir ekmek parsı kadar bir ücretle bilet alınan o günler sinemalar bedava denecek kadar ucuzdu. Ucuzdu; paramızın olmadığı günlerde ben Mustafa, metin, Aydın, Şemseddin, Ata , Şemseddin, Ayhan gibi biz sokak çocukları filim başladıktan beş dakika sonra sinemaya bedava girerdik.

Gişenin üstünde; bugün oynayan filim dev afişi, gişenin solunda; haftaya oynayacak filmin afişi, gişenin sağında da; önümüzdeki haftalarda oynayacak filmlerin afişleri yer alırdı.  Dev afişler Rahmetli Pendikli Ressam İhsan Sayın’ın afişleriydi.

Gişede Emine Hanım, kapıda Şevket Bey dururdu. Gişe üstünde yer alan makine dairesinin değişmez makinisti İlhan Pekdiri’dir. Sivas’ta doğup büyüyen İlhan abi, Sivas’ta bir elektrikçinin yanında çırak olarak işe başlamış, bir sinema makinesinin elektrik işine gittiği gün, sinemanın büyüsüne kapılıp, makinist olmuş.

O yıllarda ülkede kaç elektrikçi var, kaç sinema makinisti var. Olsa olsa bir elin parmakları kadar. Biletinizi alıp, kapıdan sinemaya girdiniz bir sıralık masaları geçtiğinizde onarlı guruplarla birbirine sabitlenmiş yüzlerce tahta sandalye ile karşı karşıyasınız. Burası benim, buraya babam gelecek, bu sandalyeyi kızıma ayırdım yok. Önce gelen istediği yere oturur.

Mehtap Sinemasının perdesi 10 belkide 12 metre uzunluğunda devasa bir duvar. Duvarın önünde yerden bir metre yüksekliğinde küçük bir sahne.

Sahne altında tuvaletler, karşıda Atilla Ağabey’in büfesi.

O gün sinemalarda rötar yoktu. Sinema kıs günlerde 19. 30’da uzun günlerde 20.00’de başlardı. Başlama saatinin ilk habercisi üç defa on saniye ara ile çalan gong sesi, ikinci habercisi yanıp sönen ışıklardır. Tabandaki renkli ışıkları yakan makinist düğmeye basıp makarayı döndürür. Makinist ilhan ağabeyin sinema makinesi üç parçadan oluşu. Bir makaraya filim saran parça, diğeri makarayı döndüren ana makine, diğeri de ışık veren projeksiyon.

Pendik Mehtap sineması genellikle Tük filmi getirirdi ya da bir gelen Amerikan filimler i gençlere, Türk filmleri kadınlara hitap ederdi.

Filimler 45’er dakikalık iki makaradan oluşurdu. Esas filim başlamadan önce 10 dakikalık bölümler halinde bir sonraki haftanın filmlerinden bir iki sahne yayınlanır, sonra günün filmi oynardı.

45 dakika mola da tiryakiler sigara içer, kızlalar çekirdek çıtlatır, yaşlılar tuvalet giderdi.

Büfede İtimatlı Kuruyemişçi Ömer Telli’den alınan kabak çekirdeği, ay çekirdeği, beyaz ve sarı leblebi ile Çamlıca gazozu satılırdı.

Gazozcu Ferit önce şişeyi sallar, sonra pat sesiyle kapağı açardı. Metin’in bir uçtan öteki uca çekirdek fırlatması meşhurdu. 10 dakikada kaç paket leblebi satılır ki? Ferit sıra aralarına girmeyip, leblebiyi 5 hatta 7 metre ilerdeki seyirciye basketbol halkasına basket atar gibi ‘Yakala İsmet abi’ diyerek büyük bir ustalık ve nezaketle atardı.

Mehtap sinemasının sağında İsmet Paşa’yı, Orhan Maltepe (Stadyum Sokak) Caddesine bağlayan küçük bir sokak boyunca dizilen Pazar tahtaları vardı. O tahtalar, beleşçilerin tahtasıydı. Hem filim seyretmek hem de sohbet etmek isteyenle o tahtalardan filim seyrederdi.

Sinema içinde konuşulmaz, bir şey yiyip, içilmezdi. O günler Pendik’te bir sinema kültürü vardı.

Sinema öncesi Ömer telli ’in kuruyemiş ve şekerleme dükkânında sıraya giren Pendikli kuruyemişini 10 dakika arada yer, kuru yemiş arttıysa Pendik sahilinde bir tur atıp, çekirdek çıtlatırdı. Yaşlılar, yorgun ayaklarını denize salar,  gençler sahil dolaşırdı. Ya şimdi tüm bu güzellikler birer birer kayboldu. Devasa büyüklükteki yıldızlar altındaki açık sinemalar gitti, hapishane gibi küçük sinemalar geldi. Topluma örnek olan eğitici ve öğretici filimler gitti, tüketimi körükleyen filimler geldi. Dededen toruna bir evi çekip çeviren ahlak abidesi yardımlaşan büyük aileler gitti, bencillik kokan küçük aile filmler geldi. Bir liraya aldığımız biletler 100 yüz lir oldu.

İyi örnekler yok mu? Var tabi, İyi inşalar, iyi işler çok. Bugün birçok alanda dünden daha iyiyiz ama ya kaybettiklerimiz?

Mehtap sineması ile yıllarca Pendik’e hizmet eden sinema sahibi Osman Ünler ve çalışma arkadaşlarına ve bu satırların ortaya çıkmasına katkı sunan Pendiklilere teşekkür ederim.

Mustafa Telli

#pendik #mehtap #ilhanpekdiri #orhangüler #mustafatelli