yerelhayat @ hotmail.com

BAKKALIMIZ VARDI

Bir zamanlar bakkalımız vardı. 1960’lı yıllarda açılan bakkal, 2 binli yıllarda kapandı.

Açıldığı gün 100 ekmekle işe  başladık. Günlük ekmek satışı önce 200’e sonra 500’e çıktı. Bakkal birkaç defa büyüdü, birkaç defa küçüldü. Kapandığı 2 binli yıllarda bakkal  bir günde 20 ekmek satıyordu.

Bakkalda oturuyorum, ellerinde birer çanta üç adam içeri girdi. Selam verip, hayırlı işler dedikten sonra: “Bakkalın sahibi kim? Baban nerede?” gibi sorular sordu.

Ana yola cepheli bakkala girdiğinizde: tam karşıda bir masa, masa üzerinde terazi, masa arkasında konserveler, sağda bakliyat ürünleri, solda temizlik malzemeleri, masa önünde domates, hıyar, patlıcan, kapı önünde soğan patates gibi sebzeler, elma, armut, erik, üzüm gibi meyveler vardı.

İnce, uzun boylu, başı önden hafif açık, gözlüklü olan rafları göz ucuyla tarayıp: Biz maliyeden geliyoruz, dükkânı denetleyeceğiz, babanı çağır. Hafif göbekli kısa boylu olan: faturalarınız nerede, bize faturalarını getirir misin? Dedi.

Çocuğum. Yaşım 13-14 ortaokul öğrencisiyim. Maliye ve faturanın ne olduğunu az çok biliyorum. Adamlara: Evimiz arkada, babam da namaz kılmaya gitti. “Bir iki dakika bekleyin, babam gelir.” dedim.

Şişman olan raflardan bir iki etiketi alıp, okumaya başladı. Etiket dediysem bu günkü etiketler gibi değil. Etiketler  5 cm’ye 10 cm’lik karton kâğıt. Kâğıdın sol tarafında malın alış fiyatı, hangi fatura ile aldıysan o faturanın tarihi ve fatura numarası, etiketin sağ tarafında da satış fiyatı yazılı. Yazı: Okunaklı, görünebilir büyüklükte ve tükenmez kalem ile yazılı.

Dışarı çıkıp, karşı komşumuz kahveci Rahmetli Mehmet abiye: “Üç çay abi” dedikten sona:  Mehmet Abi dükkâna üç adam geldi, babam da yok, adamlar maliyeciyiz diyorlar bir bakar mısın, dedim.

Mehmet abi dükkâna girip: “Ne oluyor burada? Siz kimsiniz? Bu çocuktan ne istiyorsunuz? Aceleniz ne? Bir iki dakika bekleyin. Hatta siz kahveye gelin, ben size bir orta kahve yapayım.” dedikten sonra; adamlar: “Yok bir şey amca, biz maliyeden geliyoruz. Yıllık denetim işte, şöyle bir bakacağız.” dediler.

Kel kafalı bir faturayı eline aldı. Faturanın; fatura tarihini, fatura numarasını, faturada yazılı malları ve alış fiyatlarını elindeki deftere yazıp, tek tek kar oranlarını hesaplayarak satış fiyatlarını bulup, bizim etiketlerle karşılaştırdı.

Yıl 1970’li yıllar, toz şekerin alış fiyat 5 lira, toz şekerin kar oranı %10, satış fiyatı 5 lira 50 kuruş olmalı. Bakakalın etiketinde ne yazıyor? 5 lira 50 kuruş, şeker tamam. Peynirin tenekesi 250 lira. Bir teneke peynirde 25 kilo peynir var. Kilosu 10 liraya gelir, kar oranı %25 olduğuna göre satış fiyatı 12 lira 50 kuruş olmalı bakkalın etiketinde ne yazıyor? 12 lira 50 kuruş, bu da tamam.

50 yıl önce bakkal denetimi böyleydi. Bakkalı belediye zabıtası her ay, maliye altı ayda bir denetlerdi. Hatta onlardan önce biz denetlerdik. Her malın etiketi vardı. Etiketlerde alış ve satış fiyatı yazardı. Fiyatlarda bu günkü gibi 300 gram, 700 gram gibi dolambaçlı değil, hep bir kilo üzerinden hesaplanırdı. Bir kilo üzerinden hesaplanırdı ki: Ülkede birlik ve beraberlik olsun. Bir kilo üzerinden hesaplanırdı ki: Denetim kolay olsun. Bir kilo üzerinden hesaplanırdı ki: İnsanlar bakkal bakkal fiyatları karşılaştırabilsin.

Ve en önemlisi bizde Allah’tan korkma, kuldan utanma duygusu, hak ve hakikate teslim olma arzusu vardı. ve o yıllar; şekerin kar marjı %10, Zeytinin %15 Patatesin %25 gibi makul ve mantıklı oranları vardı.  

Ya şimdi? Peynir bir markette 300 gramlık, bir başka markette 700 gramlık paket içinde. Kilosu kaç lira belli değil.  A marka 1 kilo salça bir markette 40 lira aynı salça bir başka markette 50 lira. Ve gel bu işin içinden çık?

Tüm ürünler 250 gram, 500 gram veya 1 kiloluk paketler halinde olmalı. Her ürün için belirli bir kar marjı olmalı. Tüm işyerleri belediye tarafından her ay denetlemeli. Yanlış yapana caydırıcı ceza verilmeli. İşini doğru yapan esnaf başımızın tacıdır. Soyguncu ise mutlaka durdurulmalıdır.

Mustafa Telli

#bakkal, #karmarjı, #mustafatelli